DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER
DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER
5 önemli ders
CIR CIR BÖCEĞİ
CIR CIR BÖCEĞİ
Birinci ve de en önemli ders.
Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı.

Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk
almadan geldim ve orada çakıldım kaldım.
Son soru şöyleydi:
"Hergün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedir?.."
Bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen
hergün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı.
50'lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki!..
Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim.

Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup
olmadığını sordu.
"Tabii dahil" dedi, hocamız.. "İş yaşamınız boyunca insanlarla
karşılacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin
ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece
gülümsemeniz ve`Merhaba' demeniz gerekse bile.."

Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. O hademenin adını da..

Dorothy idi.

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

İkinci önemli ders.. Yağmurda otostop!..

Bir gece vakit geceyarısına doğru Alama otoyolunun kenarında duran bir
zenci kadın gördum. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen, bozulan
arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. Geçen her
arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'li yıllarda bir beyazın bir
zenciye hem de Alabama'da yardıma kalkışması pek olağan şeylerden
değildi. Onu kente kadar göturdum. Bir taksi durağına bıraktım.

Ayrılırken ille de adresimi istedi Verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı.
Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi,
armağanda. "Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O
korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti.
Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde
ölmekte olan kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım.
Biraz sonra son nefesini verdi.

Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım
eden herkesi kutsasın!..

En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole."

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Üçüncü önemli ders. Size hizmet edenleri hep hatırlayın.

Bir pastanın uç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk
pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu. Çocuk sordu:

"Çukulatalı pasta kaç para?.."

"50 cent!.."

Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:

"Peki dondurma ne kadar.."

"35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla. Dükkanda yığınla müşteri vardı
ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu.

Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki.

Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim lütfen"
dedi.

Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya
koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi.

Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden.
Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında
çocuğun bıraktığı 15 cent duruyordu.

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Dördüncü önemli ders. Yolumuzdaki engeller..

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya
koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.

Bakalım neler olacaktı?.

Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlu kervancıları, saray görevlileri
birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar.

Hepsi kayanın etrafindan dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek
sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz
tutamıyordu.

Sonunda bir köylu çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.

Sırtındaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldi ve ıkına
sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun
kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın
eski yerinde bir kesenin durduğunu gördu. Açtı. Kese altın doluydu. Bir
de kralın notu vardı içinde. "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye
aittir" diyordu kral.

Köylu, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her
engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Beşinci önemli ders. Önemli olan vermektir..

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler.

Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi.

Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o
hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu.

Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip
vermeyeceğini sordu.

Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "Eğer
kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi.

Kan nakli ilerken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu.
Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştş, ama kuçuk çocuğun yüzü
de giderek soluyordu. Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle
doktora sordu:

"Hemen mi ölecegim?.."

Küçük doktoru yanlış anlamış, ablasına vucundaki bütün kanı verip,
öleceğini sanmıştı.
Editör : Yorumsuz...